Bakırhan’dan AKP’yi kızdıracak sözler! 3 kişi için özgürlük istedi

Toplantıya DEM Parti Eş Genel Lideri Tuncer Bakırhan, Diyarbakır Barosu Lideri Abdulkadir Güleç, DEM Parti milletvekilleri, bölge baro liderleri ve çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcileri katılım sağladı. DEM Parti Eş Genel Lideri Tuncer Bakırhan, burada yaptığı konuşmada iktidarın Terörsüz Türkiye ismini verdiği yeni sürece ait açıklamalarda bulundu

Bakırhan, konuşmasında, “süreci birlikte öreceklerini” belirterek, Bu süreçteki yol üzerindeki pürüzleri kaldırmak için birebir sorumlulukla, tıpkı kararlılıkla birlikte hareket edileceğini tabir eden Bakırhan, “Çünkü barış dediğimiz şey toplumun tamamı ilgilendiriyor. Toplumun tamamının geleceği ile ilgili bir durumdur. İnşa ederken de toplumun bütün dinamiklerini etkin bir formda bu sürece katmak üzere bir sorumluluğumuz var. Ben umutluyum. Kendi adıma söylüyorum, bu süreci birlikte yürüteceğiz, yöneteceğiz. En azından kendi ismimize, Diyarbakır ismine ne kadar kararlı, samimi olduğumuzu, ne kadar disiplinli ve kıymetli bir çalışma yürüttüğümüzü herkese kanıtlamaya çalışacağız. El sıkışmayla başlayan, bir yıldır da devam eden çok manalı, çok tarihi bir süreci devam ettiriyoruz” tabirlerini kullandı.

”BU SÜRECİ GÜVENLİK YERİNDEN DİYALOG VE MÜZAKERE YERİNE ÇEKMEK İÇİN ELİMİZDEN GELEN BÜTÜN GAYRETLERİ ORTAYA KOYDUK”

Sürecin çok değerli olduğunu ve 86 milyonu ilgilendirdiğini vurgulayan Bakırhan, sürecin güçlenmesi için DEM Parti olarak gayret sarf ettiklerini belirtti. Bakırhan, şöyle konuştu:

“Biz bu bir yıl içerisinde parti olarak diyaloğun ne kadar değerli ve kıymetli olduğunu daima anlatmaya çalıştık. Daima bu yeri güçlendirmek için elimizden gelen gayretleri ortaya koyduk. Fakat yalnızca bununla yetinmedik. Tıpkı vakitte ülkedeki antidemokratik uygulamalar karşısında da bir muhalefet partisi olarak duruşumuzu net formda ortaya koyduk. Bu süreç değerlidir. Bu süreci güvenlik tabanından diyalog ve müzakere tabanına çekmek için elimizden gelen bütün gayretleri ortaya koyduk. Güvenlik yerinden bu tartışmaları çıkarmak bence başlı başına çok değerli, çok kıymetli bir çalışmadır. Onu yapmaya çalışıyoruz. Geçen bir yılda kıymetli şeyler oldu. Çatışmaların neredeyse olmaması çok değerliydi. Çok değerliydi. Tekrar diyalog tabanının oluşması ve bir yıldır devam etmesi de en az bu kadar değerliydi.”

”BAŞTA İKTİDAR OLMAK ÜZERE ÜLKEYİ YÖNETENLER CESARETLİ DAVRANABİLİRLERDİ”

Bakırhan, TBMM’de birinci sefer Kürt sıkıntısının tartışıldığı bir komite oluşturulmasının kıymetine değinerek, “Öcalan ve hareketin bu bir yıl içerisinde ortada ortaya koymuş oldukları duruş takdire bedeldir. Birçok eşiğin aşılmasına sebebiyet verdiler. Bununla birlikte Meclis’te komitenin oluşmasını da tekrar birebir biçimde önemsediğimizi belirtmiştik. Lakin bu geçen bir yıla bakınca aslında çok daha değerli bir noktada olabilirdik. Bir yıl içerisinde aslında Türkiye’yi, bölgeyi rahatlatabilecek adımların atılmasını daima birlikte sağlayıp haklar konusunda, hukuk konusunda, adalet konusunda, mahallî demokrasi konusunda aslında başta iktidar olmak üzere ülkeyi yönetenler gözü pek davranabilirlerdi. Bu hususta biraz bir tutup kalma durumu kelam konusu oldu” tabirlerini kullandı.

“YETERİNCE TARTIŞTIK”

Sürecin tüm provokasyonlara, tüm karşı duruşlara karşın bir yıldır devam ettiğine dikkat çeken Bakırhan, şunları kaydetti:

“Bu sürecin bozulması için, birileri neredeyse cenaze marşı çalmak için büyük bir umut ve heves içerisinde yaşıyorlar. Ancak çok heveslenmesinler. Başta Diyarbakır halkı, çok bedelli bileşen Öcalan ve partimiz kimseyi bu mevzuda heveslendirmeyecektir. Zira biz bu sürecin değerli olduğunu ve bu sürecin devam etmesi ve yürümesi için elimizden gelen çabayı ortaya koyacağız. Bu sürecin barışla, demokratik toplumla buluşması için de 7-24 saat çalışmalarımızı sürdürmeye kararlı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Umutlu olduğumuzu aslında söylemiştik. Artık bu Diyarbakır’da yapılan toplantıların benzerlerine Türkiye’nin dört bir yanında katılıyoruz. Yeni bir durum ortaya çıktı. Bir yıl oldu. Gereğince tartıştık.”

“DEMOKRATİK ENTEGRASYON HERKESİN EŞİT YURTTAŞLAR OLARAK YAŞAMASI DEMEKTİR”

“Artık Meclis dinlemeleri bırakmalı, barış maddelerini gündemine almalı, barış maddelerini hayata geçirecek kanunlar çıkarmalıdır” diyen Bakırhan, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Geldiğimiz nokta biraz odur. Ekim ayında Meclis’in açılışıyla birlikte en başta geçiş kanunları olmak üzere Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu üzere temel yasalar, mahallî yönetimlerin güçlendirilmesi, infaz kanunu, tutuksuz yargılamayı keyfilikten çıkaracak yasal düzenlemeleri süratli bir biçimde gündemine almalı ve bunları Meclis’ten geçirmelidir. Zira bunlar toplumun genel talepleridir ve beklentileridir. Yeniden demokratik entegrasyon dedik. Aslında Meclis demokratik entegrasyonun tam olarak muvaffakiyete ulaşması için de yasalar geçirerek bunun altyapısını oluşturmalıdır. Kimi çevreler demokratik entegrasyonun bir asimilasyon süreci olduğunu belirtiyor. Kimileri da demokratik entegrasyonu bir teslimiyet süreci olarak pahalandırıyor. İkisi de değil. Demokratik entegrasyon başta Kürtler olmak üzere herkesin hukuk içerisinde eşit yurttaşlar olarak yaşaması demektir. Demokratik entegrasyon tıpkı vakitte birlikte yaşamanın formülüdür. Hukuka dayanan bir ortak ömür kontratıdır.”

“SURİYE BİR SET OLARAK KONULMAMALIDIR”

Bakırhan, Suriye’deki gelişmelerin Türkiye’de devam eden bu sürece pürüz oluşturulmaması gerektiğini lisana getirdi. Suriye’de de tahlil arayışları olduğunu tabir eden Bakırhan, şunları kaydetti:

“Henüz orada rejimin karakteri tam belirli olmadığı için tartışmalar devam ediyor. Türkiye’de de bir süreç yürüyor. Burada şunu belirtmek istiyorum; Suriye’deki sorun Türkiye’deki tartışılan bu tahlil sürecinin önüne bir set olarak konulmamalıdır. Suriye’deki sorun Suriye’deki dinamikleri bağlıyor. Tam bilakis şayet Türkiye’de bu süreci muvaffakiyete ulaştırabilirsek Türkiye’deki bu süreç Suriye’de de aslında bir model olabilir, orada değişimin lokomotifi olabilir. Ancak bu sürecin önüne Suriye’deki sıkıntıyı set olarak, şart olarak koymanın bu sürecin zedeleyeceğini belirtmek istiyorum. Türkiye’de esecek bir tahlil süreci yalnızca kendi sonlarımızın içini rahatlatmayacak; birebir vakitte Kamışlı’yı, Hewler’i, Halep’i de birebir vakitte ferahlatacak ve rahatlatacaktır.”

Abdullah Öcalan için umut hakkınının uygulanması davetinde bulunan Bakırhan, “Burada Sayın Bahçeli’nin bir yıl evvel 22 Ekim’de söylediği umut hakkı için artık gerekli adımlar atılmalıdır. Bu hususta artık kulakları tıkamanın bir gereği yoktur. Yeniden bu süreç iki temel direk üzerine kurulmuş; birincisi demokrasidir, ikincisi barıştır. Bunlar ortasında bir tercih yapmıyoruz. İkisi bir modülün olmazsa olmaz iki bütünüdür. Bunlar rekabet halinde olamaz. Birbirinden farklı düşünülemez. Barışsız demokrasi olamaz. Demokrasi olmadan da barış kalıcı olamaz. İkisi birden olacak. Barışsız demokrasi bir yanılsama olur. Demokrasisiz barış da süreksiz bir serap olur. Barışı demokratik adımlar ve adaleti sağlayarak tesis edebiliriz” dedi.

“İMAMOĞLU TUTUKSUZ YARGILANMALI, DEMİRTAŞ VE YÜKSEKDAĞ ÖZGÜRLÜKLERİNE KAVUŞMALI”

Toplumda tansiyona neden olan ancak olumlu adımlar atılması halinde de siyasi iklimi yumuşatacak adımların atılması gerektiğini söz eden Bakırhan, şöyle konuştu:

“Bu çerçevede öncelikle Sayın İmamoğlu tutuksuz yargılanmalı. Sayın Demirtaş ve Sayın Figen Yüksekdağ, cezaevindeki arkadaşlarımız özgürlüklerine kavuşmalıdır. Seçilmiş insanların tutuklu bulunması demokrasiyle uyuşmaz. Bu süreçte hiç uyuşmaz. Hasta tutuklular derhal özgür bırakılmalı, cezaevleri de artık boşaltılmalıdır. Kürt’ü tanıyan hukuk demokratik cumhuriyetin kapısını ortalar. Kürt’ü tanıyan hukuku daima birlikte desteklemeliyiz. Kürt’ü tanıyan hukuk olmadığı için seçilmiş belediye liderleri cezaevindedir. Kürt’ü tanıyan hukuku daima birlikte gerçekleştirmediğimiz için yalnızca Kürt vilayetlerindeki belediyelere değil, batıdaki belediyelere de kayyumlar atanıyor. Onun için evvel Kürt’ü tanıyalım. Hukuku birlikte savunmalıyız ki demokratik cumhuriyetin kapısını aralayalım. O demokratik cumhuriyette de kayıtsız, baskısız, eşit yurttaşlar olarak birlikte yaşayalım.”

“BU TRENİ KAÇIRMAYACAĞIZ”
“22 Ekim’de aslında bir trenin sireni çaldı. 27 Şubat’ta tren hareket etmeye başladı” diyen Bakırhan, “Bu tren hiçbir durağı atlamadan, hiçbir rengi, hiçbir farklı dışında bırakmadan tamamını kapsamalı ve bu türlü yürümeli. Bu halde yürüyen tren emin olun 86 milyona demokratik, eşit yaşayacakları demokratik bir cumhuriyeti getirebilir. Aksi halde bu treni kaçırırsa tekrar 100 yıl evvelki kaos, krizi bu topluma yaşatmak durumunda kalabileceğiz. Bu treni bu sefer kaçırmayacağız”

Bakırhan’ın konuşmasının akabinde toplantı basına kapalı olarak sürdürüldü.