Gecenin sanatla dansı! Geceyi yaşayan eserler
“Geceyi Yaşayan Eserler”, sanatın daha evvel hiç düşünülmemiş bir boyutunu keşfetmek maksadıyla tasarlanmış bir galeri konsepti olduğunun altı çizildi. Proje, sırf geceleri açık olacak biçimde planlandı.
Gün boyunca kapalı kalan galeri, ziyaretçilerine yalnızca karanlıkta deneyimlenebilecek çağdaş sanat yapıtları sundu. Bu eserler, ışığın ve gölgenin etkileşimiyle şekillenen ve vaktin geçtiği bir tecrübe alanı oluşturdu.
Baş küratör Furkan Korkmaz bu yenilikçi galeri hakkında yaptığı açıklamada, “Sanatın ve vaktin boyutunu farklı bir biçimde deneyimlemek isteyen ziyaretçiler için çok özel bir fırsat sunuyoruz. ‘Geceyi Yaşayan Eserler’, karanlığın sanatla birleştiği noktada ortaya çıkan bir tıp meditatif bir seyahate davet ediyor” dedi.
Korkmaz, bu tecrübenin, sanatın da kendisinin bir vakit diliminde nasıl evrilebileceğini gözler önüne serdiğini vurguladı.
KARANLIKTA GÖRÜLEN SANAT: VAKTİN VE YERİN SONLARINI ZORLAMAK
Sanat galerisi, yalnızca görsel tecrübeyle hudutlu kalmıyor. Ayrıyeten, interaktif ve vakitle şekillenen eserler de bu yeni galerinin değerli bir kesimi. Ziyaretçiler, galeri içinde ilerlerken, farklı ışık ve gölgelerle karşılaşacak ve bu etkileşimler sanat yapıtlarının algısını dönüştürecek. Sanatkarlar, bu interaktif yapıları tasarlarken, ışık kaynaklarının, görsel izlenimlerin ve yerin üzerinde yarattığı değişimleri inceleyerek, ziyaretçilerin farklı perspektiflerle sanatı deneyimlemelerine imkan tanıyor.
Sanat tarihçisi ve galeri projeleri üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan uzman Prof. Dr. Jane Mitchell, bu üslup galerilerin değerli bir sanatsal gelişme olduğunu belirtti:
“Sanat her vakit hisleri tetikler ve izleyiciyi düşündürür, lakin bu cins yeni yaklaşımlar, izleyiciyi farklı bir seviyede içine alır. ‘Geceyi Yaşayan Eserler’, sanatın zamansal algısını keşfetmek için epey yenilikçi bir fırsat sunuyor. Bu, sanatseverlerin sırf görsel değil, birebir vakitte zaman ve yerle alakalarını sorgulamaları için bir davettir.”
BİLİMSEL VE SANATSAL BİR BULUŞMA: BEYNİMİZDE SANAT VE VAKTİN ETKİSİ
Sanat ve vakit ortasındaki bağlantı, beyin üzerindeki tesirleriyle de epeyce ilgi cazibeli bir husus.
Yapılan bilimsel araştırmalar, vaktin algısının, beynin görsel merkezleriyle olan etkileşimler sonucu şekillendiğini gösteriyor.
Nörobilimci ve sanat üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan isim Dr. Susan Rogers, “Sanat yapıtlarının, izleyiciler üzerinde bıraktığı tesirler, ekseriyetle vakitle birleşen duyusal tecrübelerle daha derinleşir. ‘Geceyi Yaşayan Eserler’ üzere projeler, insan beyninin sanatı nasıl algıladığını ve vakitle nasıl etkileşime girdiğini anlamamız açısından çok kıymetli. Karanlıkta bir sanat yapıtına bakmak, beynimizde farklı duygusal ve bilişsel cevaplar oluşturur” dedi.
Bu tıp tecrübeler, insanların sanata olan bakış açılarını değiştirirken, onları bir vakit seyahatine da çıkarabilir. Ziyaretçiler, geceyi ve karanlığı sadece bir çevresel öge olarak değil, sanatın bir modülü olarak deneyimleyerek, ışık ve gölgenin, vakit ve yerin kesişim noktasında kendilerini farklı bir dünyada bulacaklar.
BİR SANAT TECRÜBESİNİN ÖTESİNDE: GECEYİ YAŞAYAN ESERLER’İN GELECEĞİ
‘Geceyi Yaşayan Eserler’, yalnızca bir galeri değil, birebir vakitte zaman ve sanat ortasındaki hudutları zorlayan bir tecrübe sunuyor. Bu tıp projeler, sanatın klâsik sonlarını aşarak, izleyicileri sanatın evriminde yeni bir evreye davet ediyor.
