Mehmet Uçum’dan ‘teğmenler’ tehdidi
30 Ağustos Zafer Bayramı’nda mezuniyet merasimlerinin akabinde “Atatürk’ün askerleriyiz” diyerek subay yemini eden beş teğmen alınan kararla Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç edildi.
Milli Savunma Bakanlığı’ndan (MSB) gerçekleştirilen açıklamada, “beş teğmene Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ayırma cezası verildi” tabirlerine yer verildi.
Teğmenlerin yanı sıra, üç disiplin amiri olan teğmenlerin kumandanlarına da “ayırma cezası” verildi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, 5 teğmenle ilgili tenkitte bulunan bireylere sert sözlerle yüklendi. İhraç talebini ordu-millet ilgisi üzerinden tartışmaya meyilli olduklarını lisana getiren Uçum, bunu yapanların yanlış yaptığını söyledi.
“BUNA YELTENENLER ÖNEMLİ YANLIŞ YAPAR”
Uçum, “İhraç sürecini; ulusal ordu-millet alakası, üzerinden tartışmaya meyilliler. Buna yeltenenler önemli yanlış yapar” tabirlerini kullandı.
Sosyal medya hesabından “Milli ordu göz bebeğimizdir!” başlıklı Pazar yazısını paylaşan Uçum, şunları söyledi,
“Dört yüze yakın olduğu söylenen yeni mezun teğmen “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dedi. Bunların beşine ve disiplinsizlikle ilgili görülen üç sıralı amire ayırma cezası (ihraç) verildi. Gerçek buyken ayırma sebebi “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıdır demek, kasti bir çarpıtma manasına gelir.
“EMRE İTAATSİZLİKTEN KAYNAKLANAN DİSİPLİNSİZLİK”
Eğer “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” tabiri, ayırma cezasının sebebi olsaydı dört yüze yakın yeni mezun teğmene soruşturma açılması ve hepsinin ihraç edilmesi gerekirdi. Demek ki sorun Mustafa Kemal’in askerleriyiz demek değil, ısrarlı emre itaatsizlikten kaynaklanan disiplinsizliktir.
Başkomutan Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensupları hiç tartışmasız kurucu başkanımız Atatürk’ün takipçisidir. Bu mevzu tartışmaya açılamaz. Hasebiyle somut husus asla Mustafa Kemal’in askeri olmakla ilgili değildir, büsbütün disiplinsizliğe bağlı askeri disiplin hukukudur.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde disiplin tüm sistemin esasıdır. Milli Savunma Bakanlığı ve TSK orduya ait disiplin hukukunu odunsuz uygulayamazsa büyük zaafa düşmüş olur.
Milli Orduya verilebilecek en şedit ziyan disiplinsizlik virüsünü orduya bulaştırmaktır. Buna sebep olmak da disiplinsizliğe göz yummak da ihanete kapı açar.
Somut durumda hareketin askeri disiplin hukukuna muhalif olduğu tarafında genel bir eğilim oluştu. Askeri disipline karşıt aksiyon var lakin yaptırım uygulanmamalı demek tam bir aymazlık olur. Hele bahse ‘gençlik yanlışı güzel görülmeli’ diye bakmak büsbütün yanlıştır. Husus, Ulusal Ordudur. Bahis, odunsuz halde Ulusal Orduyu korumaktır.
O vakit tartışılabilecek tek konu bu kusurlu hareket için uygulanan yaptırımın orantılı olup olmadığıdır. Yaptırım uygulanmalı ancak uygulanan yaptırım ağırdır demek ise hukuksal bir savdır. Bu durumda bu tezin sahipleri bunu hukuken kanıtlamak zorundadır.
Tabi ki gerekçeli karara nazaran türel tartışma olabilir. En azından askeri disiplin hukuku çerçevesinde yani yanlışsız yerde tartışma yapılabilir, bunun hukuken manası da olur. Hukuk hudutları içinde kaldığı sürece bu tartışma makul kabul edilir.
İdari yargı kontrolünde bahis yeniden bütün türel taraflarıyla ele alınır. Türel süreçler bittiğinde herkesin kabul etmesi gereken en son kararlar çıkar. Lakin o evreden sonra kusurlu hareketleri sebebiyle yaptırıma uğramış şahısların durumu netleşir. Onlar da kendilerine bir yol çizer.
Hal böyleyken büsbütün önyargıyla ve kendi ajandaları üzerinden karara karşı çıkanlar işin somut hukukuyla, yaptırım uygulanmış bireylerin gerçek durumuyla hiç ilgilenmiyor, hatta onları istismar eden yaklaşımlar bile görülüyor.
İlginç olan karara itiraz eden kimi çevreler örtük de olsa kararı hukuken kabul ettikleri izlenimi veriyor. Tahminen de bu nedenle hususun temelinin tartışılmasından kaçınılıyor, kararın münasebeti hakkında gerçeğe karşıt beyanlarda bulunuluyor.
“MUHALEFETİN TEK KEDERİ BU OLAYI DAR SİYASİ ÇIKARLARI İÇİN İSTİSMAR ETMEKTİR”
Dolayısıyla karara karşı çıkan bir çok etrafın, kişinin yahut muhalifin gerçek sıkıntısı askeri disiplin tartışması ve hukuk değildir. Tek sıkıntıları bu olayı dar siyasi çıkarları için istismar etmektir. Husus Atatürk ve Ulusal Ordu olunca bu istismarın vebali çok büyük olur.
Fetöcü çeteden, yerli ve yabancı darbeci yuvalardan arındırılmış Ulusal Orduyu rastgele bir istismara mevzu yapmak tam bir gaflet halidir.
Ayrıca birtakım politikler, siyasi analistler, yorumcular ve medyacılar dahil muhakkak bölümler bu ihraç sürecini; geleceğe tesiri, ulusal ordu-millet ilgisi, ordu-siyaset bağlantısı üzere kendilerine cazip gelen büyük mevzular (!) üzerinden tartışmaya meyilliler. Buna yeltenenler önemli yanlış yapar, hatta niyetleri o denli olmasa bile kışkırtıcı durumuna düşer.
Milli Ordu Türkiye’nin bağımsızlığının, ulusal gücünün ve anti-emperyalist uğraşının askeri garantisidir.
Milli Ordu Türkiye’nin geleceğinin temel teminatlarından biridir.
Türkiye’nin Ulusal Ordusu global emperyalizme karşı çabada, Merkez Afro-Avrasya’nın ve dünya mazlumlarının umududur.
İşin özü, göz bebeğimiz Ulusal Ordumuz titizlikle korunmalıdır.”
https://twitter.com/mehmetucum/status/1885940424264548807
